top of page

Royal College of Art'a kabul edilmemi ne sağladı?

Görsel ifade veya tasarım projelerinde sosyal adaletsizlikleri ya da sosyal problemleri bir çıkış noktası olarak kullanıyorum. Feminizm, cinsiyet ayrımcılığı, mitoloji gibi konuları dokuma, kumaş boyama gibi geleneksel Türk sanatlarını modern sanat pratikleriyle harmanlayarak işliyorum. Yeditepe'de Beslenme ve Diyetetik okuduktan sonra yüksek lisans için hazırlandığım dönemde ürettiğim projelerden birkaçını kendimi daha iyi ifade edebilmek ve neden bu eğitimi almaya ihtiyacım olduğunun altını çizmek için açıklamaya karar verdim.


1. Kent Andaçları: İlk Adım Kadın Kooperatifi ile birlikte yaptığım, dokuma sanatını kent yaşamına dikkat çekmek için kullandığım bir kavramsal sanat serisi.


Ekolojik Anksiyete: 21. yüzyılın genelgeçer hâletiruhiyesi.

Bu seride amaç, hem kent sosyolojisinde öne çıkan problemlere farkındalık sağlamak, hem de geleneksel olarak görülen dokuma sanatını başka bir pratikte kullanmaktı. Ekolojik anksiyete terimi, 21. yüzyılın sivil haklar hareketi haline gelen iklim mücadelesinde bireysel ruh durumumuzu tabir etmek için uydurduğum bir terim. Buna göre, aslında bireysel çabanın gücünü, çaresizliğiyle aynı anda hissediyoruz ve bu diyalektik bizi çelişkili, ne yapacağımızı bilemediğimiz durumlara sokuyor.


2. Garip Doku: Dokuma sanatını geleneksel pratiği dışında ele almaya çalıştığım illüstratif parçalar


Yün, ipek ve haşlanmış makarna ile yaptığım dokuma illüstrasyonu

Dokuma sanatının kökeninde yatan, bir araya getirerek, birleştirerek oluşturma fikri uzun zamandır ilgimi çeken bir konuydu. Dokumayı olağan bağlamından çıkararak, tezgâhı bir kanvas gibi kullanarak bu sanatın kullanılma biçimine yeni bir alan açmak istedim. Ünlü Bauhaus sanatçısı Anni Albers'ın dokuma üzerine söylediği, dokumanın çok uzun bir zaman boyunca kendi başına bir sanat değeri taşımadığı, ancak kağıt üzerinde sanat eseri olarak görüldüğüne dair alıntısı beni çok etkiledi. Ev içi emeği ve domestik olarak değerlendirilen bu zanaatın aslında insan olarak evrimimizin çok önemli bir yerinde bulunması, ilk insanların ürettiği ilk sanat eserlerinden biri olması, beni tekniği daha farklı şekillerde kullanmaya itti.


3. Peachy Works: Kadın imajı üzerine feminist tasarımlarla tabu olarak görülen imgelerin anlamını değiştiren bir proje



Baskısını ve tasarımını yaptığım tişörtlerden biri.

Peachy Works yalnızca bir giyim markası değildi. Projenin devam ettiği süre boyunca kadın hakları, kadın imajı ve feminizm üzerine yazılar yazdığım bir blog vardı. Markayı bir birliktelik ve topluluğa önayak olarak görüyordum. Marka devam ederken Kadıköy'de sürdürülebilirlik, sanat ve hareket üzerine çalışan CIRCUIT Istanbul isimli alanda başlattığım Eylem Kulübü isimli kitap kulübünde de paralel okumalar yapıyorduk. Alanlar arası kesişim, odak noktaydı. Kulüp ve marka; feminizm, vejetaryenlik, güç, tahakküm, doğa tahribi, ırk ayrımcılığı gibi konular arasında bağlantı kurmak ve bu bağlantılardan hareketle sosyal adaletsizlikleri daha kapsayıcı bir şekilde ele almayı teşvik etmek üzerineydi.


4. Genda Games: Kız çocuklarını mühendislik ve bilim alanlarına yönlendirmeye ve çocuk oyuncaklarındaki cinsiyet tektipleştirmesini yıkmaya yönelik bir rol yapma oyunu



Oyun kartları ve mühendis karakterler

InnoCampus isimli girişim hızlandırıcı programda arkadaşım Shadi ile birlikte geliştirdiğimiz bu oyunun amacı oyuncak endüstrisindeki cinsiyet ayrımcılığını tersine çevirmekti. Kız çocuklarına ev aletleri, süpürge, ütü, bebek gibi oyuncakları reva gören bir sistemde bu oyuncakların rolünün aslında o kadar masum olmadığını düşündük. Sonuçta, neye maruz kalırsanız, onu benimsersiniz. Bir kız çocuğu için de tüm gelişme çağı boyunca ev içi emeğini teşvik eden araçlarla haşır neşir olmak, onun pekala neden mühendislik, mimarlık ya da özellikle üç boyutlu düşünme alanlarına yönelmediğini açıklayabilir diye düşündük. Bu sebeple bir rol yapma oyunu tasarladık. Proje ile HaberTürk'e çıkıp fikri daha geniş bir kitleye anlatma şansı bulmuştuk.




5. Mitoloji ve felsefe: Arkaik insanların yaşayış biçimleri, felsefenin günlük hayatta bir başa çıkma mekanizması olarak kullanılmasına ilişkin görseller



"Meriah'ın Hikâyesi"

Mircea Eliade’nin de dediği gibi, ne kadar sözde ilkellikten uzak, modern yaşamlar yaşarsak yaşayalım, içimizde hala o sözde "ilkel" insandan bir parça taşıyoruz. Doğayla uyumlu rutinlerimiz, kutlamalarımız onlardan izler taşıyor ve aslında hayatın anlamlılığı ve anlamsızlığı hakkında onlardan öğrenebileceğimiz çok şey var. Görseldeki "Meriah’ın Hikâyesi". Önce tapılıp sonra hasat zamanı kurban edilen mitolojik bir figür hakkında. Kültürde hem nimet hem lanet olarak görülen kadın kimliğinin ilk habercilerinden sayılabilecek bir hikâye. Şöyle: "Hindistanlı Khond kabilesinin meriah’ı vardır. Meriah, kendi isteğiyle kurban olur, topluluk onu alır: yıllarca yaşamasına izin verilir, evlenebilir, çocuk sahibi olabilir. Kurban edilmeden birkaç gün önce meriah kutsanır, yani kurban edileceği tanrıyla özdeşleştirilir; insanlar etrafında dans ederler, ona taparlar. Bunun ardından, Yeryüzüne dua ederler: “Ya Tanrıça, sana bu kurbanı verdik; bize iyi bir hasat, iyi mevsimler, iyi bir sağlık ver!” Ve kurbana dönüp eklerler: “Seni aldık, ama zorla tutmadık: Şimdi seni kurban ediyoruz, ama bunda hiç günahımız yok!” Sonunda meriah’a afyon içirilir, bunun ardından onu boğarak öldürürler ve keserek parçalara bölerler. Köylerin her biri meriah’ın bedeninin bir parçasını alır ve bunu tarlalarına gömer. Kalan parçalar yakılır ve külleri toprağa serpilir."

 
 
 

Comments


  • Facebook
  • Twitter
  • YouTube
  • Instagram
bottom of page